- Haberler
- Özel Haber
- Ceza Davalarında En Büyük Hatalar
Ceza Davalarında En Büyük Hatalar
Avukat Sinan Duran, ceza davalarında sanıkların ve avukatların en sık yaptığı hataları, ifadenin önemini, delil yönetimini ve adalet kavramını tüm açıklığıyla anlattı.
Ceza davaları, sanıldığı gibi yalnızca bir mahkeme salonunda geçen, hakimin karar verdiği basit bir süreçten ibaret değil. Sürecin her aşaması, en küçük ayrıntı bile kişinin hayatını derinden etkileyebiliyor. Avukat Sinan Duran, yıllardır edindiği tecrübeyle özellikle soruşturma aşamasında yapılan hataların, telafisi çok zor sonuçlara yol açtığını söylüyor.
Duran’a göre, bir kişi ceza soruşturmasından haberdar olduğu ilk anda profesyonel bir avukattan destek almalı. “Ne yazık ki hâlâ çok sık karşılaştığımız bir durum var. İnsanlar ‘ben suç işlemedim, zaten doğruyu söylüyorum, ne olabilir ki?’ düşüncesiyle hareket edip polis ya da savcıyla avukatsız görüşmeler yapıyor. Oysa bu süreç çok teknik bir süreçtir ve bir kelime bile tüm dosyanın seyrini değiştirebilir. İfade değiştirmek zorunda kalmak mahkeme heyeti nezdinde güvenilirlik konusunda ciddi bir olumsuzluk yaratır. Ceza yargılaması teknik bilgi ve strateji gerektirir. Bu süreç iyi yönetilmediğinde geri dönüşü zor sonuçlar doğurabilir,” diyor.
Belgeler ve Deliller, Dosyanın Kaderini Çizer
Bir diğer sık yapılan hatanın belgelerin eksik veya hatalı sunulması olduğunu vurgulayan Sinan Duran, bu konuda şunları söylüyor:
“İyi hazırlanmış bir dosya, mahkeme heyetinin zihninde nasıl bir bakış açısı oluşacağını belirler. Belgeleri hafife almak en büyük hatalardan biridir. Ceza soruşturmasında sanık konumunda olan kişilerin materyalleri genellikle el konulmuş şekilde tutulur. Bu nedenle avukatla iş birliği yaparak doğru belgeler ve deliller temin edilmeli ve doğru zamanda mahkemeye sunulmalıdır. Kişisel olarak ben, savunma yaparken yüz yüze anlatımın gücüne inanırım. Delilleri mahkeme heyetinin önüne koyduğumda onların hukuki izahını bizzat sunmayı daha etkili bulurum.”
İfade Sürecinde Yapılan Hatalar Geri Dönülmez Olabilir
İfade verirken nelere dikkat edilmesi gerektiğini anlatan Duran, herkesin önce temel haklarını bilmesi gerektiğini vurguluyor.
“İfade sırasında susma hakkı var, avukat talep etme hakkı var, isnat edilen suçun tam olarak ne olduğunun öğrenilmesi hakkı var. Bunlar hayati öneme sahip. Ne yazık ki çoğu kişi bunları bilmiyor ya da ihmal ediyor. İfadelerde en çok yapılan hata çelişkiye düşmek. İfade, önceki beyanlarla çelişmemeli. Olaylar kronolojik ve açık anlatılmalı. Emin olunmayan konularda ‘emin değilim, hatırlamıyorum’ demekten çekinilmemeli. Belirsiz, yuvarlak ifadeler savunmaya zarar verir. Baskı altında verilen ifadelerin de tutanağa geçirilmesi gerekir.”
Duran, yazılı ifadelerin sonradan okunup onaylanmadan imzalanmaması gerektiğini de hatırlatıyor: “Ne yazık ki bu da çok atlanan bir konu. İfade tutanağı okunmalı, gerekiyorsa düzeltilmeli. İmza atmadan önce kişinin her kelimeyi anlamış olması gerekir.”
Delillerin Niteliği Savunmanın Yolunu Belirler
Bir ceza davasında savunma hazırlarken hangi tür delillerin daha belirleyici olduğuna değinen Duran, şunları söylüyor:
“Delil dediğimiz şey, davanın yapı taşıdır. Kamera görüntüleri, ses kayıtları, HTS dökümleri gibi dijital izler bir kişinin olay yerinde olup olmadığını net biçimde ortaya koyabilir. Tanık beyanları elbette önemlidir ama burada da dikkat edilmesi gereken şey tutarlılıktır. Çelişkili tanıklar savunmayı zayıflatır. Bilirkişi raporları özellikle teknik konularda yol göstericidir. Dijital veriler, adli tıp, trafik analizleri gibi konularda uzman görüşleri çok kıymetlidir. Fiziksel deliller, yani parmak izi, DNA, olay yerinden elde edilen materyaller somut gerçeğe en yakın delillerdir. Ama her şeyden önemlisi, bu deliller hukuka uygun şekilde elde edilmiş mi, buna bakmak gerekir. Hukuka aykırı elde edilen bir delil ne kadar güçlü görünürse görünsün kullanılamaz.”
Duran, savunma stratejisinde kendi beyanlarının da önemli olduğunu belirtiyor ama ekliyor: “Sanığın beyanı tek başına yetmez. Delille desteklenmesi gerekir.”
Avukata Danışmadan Yapılan Görüşmeler Büyük Risk Taşıyor
Bir kişinin avukata danışmadan polis ya da savcıyla konuşmasının ne gibi riskler taşıdığı sorulduğunda Sinan Duran’ın cevabı net: “Çok ciddi risk taşır. İfade süreci sanıldığı gibi bir iki soru cevap değil. İnsan iyi niyetle konuştuğunu zannederken, kendi aleyhine delil üretiyor olabilir. Hukuki bilgi eksikliği yüzünden kişi kendisini suçlayacak cümleler kurabilir. Yanlış anlaşılmalar çok sık yaşanıyor. Kişi iyi niyetle eksik ya da hatalı anlatım yapıyor, bu da dosyada aleyhine yorumlanıyor. Ayrıca savunma stratejisi olmadan verilen ifadeler, ileride yapılacak savunmanın etkisini zayıflatır. İlk ifade, dosyanın yönünü belirler. Psikolojik baskı altında verilen ifadeler kişinin iradesini yansıtmayabilir. Hukuka aykırı alınan ifadeler mahkemede delil sayılmaz ama kişi bunu bilmeden süreci baltalamış olur.”
Uzlaşma Yolları Etkili Ama Her Davada Değil
Ceza davalarında uzlaşma ve sulh süreçlerinin pratikte etkili olup olmadığı sorulduğunda Duran, mağdurun zararının hızlı giderilmesi açısından bu yolların bazen faydalı olduğunu belirtiyor. Ancak her davada uygun olmayabileceğini, suçun niteliğine ve tarafların durumuna göre değerlendirilmesi gerektiğini söylüyor.
Ceza Yargılamasında Adalet Bir İdeal Ama Gerçek Değil
Adaletin sağlanıp sağlanmadığı sorulduğunda Duran’ın yanıtı felsefi bir perspektife dayanıyor: “Mutlak adalet, teoride herkes için aynı şekilde işleyen, değişmeyen bir sistemdir. Ancak pratikte bu mümkün değil. Hans Kelsen gibi hukukçular da bunu savunur. Adalet kişisel değer yargısına bağlıdır. Suçsuz bir kişinin bir gün bile gözaltında tutulması, onun hürriyet hakkına haksız bir kısıtlamadır. Maddi manevi tazminatı olur elbette ama bu ne kadar mağduriyeti giderir? Bence hayır. Ceza hukukunda adaletin sağlanması yalnızca mahkeme kararıyla olmaz; soruşturma kalitesi, delil yönetimi, infaz politikaları ve toplumsal algı ile birlikte değerlendirilmelidir. Sistem teorik olarak adaleti sağlamaya uygun, ama pratikte idealden uzak.”
Avukat Suçlu- Suçsuz Ayrımı Yapmaz, Delile Bakar
“Müvekkilin suçlu olup olmaması beni ilgilendirmiyor. Benim görevim yargılamak değil, o kişinin haklarını korumak. Ceza hukukunun temel ilkesi masumiyet karinesidir. Kişi suçu sabit olana kadar masumdur. Savunma stratejimi belirlerken baktığım şey, dosyadaki delillerle müvekkilin anlattıklarının ne kadar örtüştüğü. Suçsuz olduğunu söylüyorsa, bunu destekleyecek delilleri ararım. Suçunu kabul ediyorsa ceza indirimi, haksız tahrik, meşru müdafaa gibi argümanlara bakarım. Ama her durumda etik sınırlar içinde hareket ederim.”
En Zor Davalar: Cinsel Suçlar ve Ağır Suçlar
Sinan Duran’a göre ceza davalarında en zorlu dosyalar cinsel suçlar, çocuklara karşı işlenen suçlar ve kasten öldürme gibi ağır suçlar:
“Bu tür davalarda kesin delil aranır. Mağdur beyanı yetmeyebilir, adli tıp raporu, DNA analizi, kamera kaydı gerekir. Delilin hukuka uygun elde edilmesi de kritik. Toplumun hassasiyeti yüksek olduğu için psikolojik baskı da fazla. Avukatın duygusal etkilerden bağımsız, teknik savunma yapabilmesi gerekir. İstanbul gibi büyük adliyelerde fiziki koşullar, yoğunluk ve trafik gibi faktörler bile süreci yorucu hale getiriyor.”
Bakmadan Geçme





