SEVMEK
MESUT NÖBETÇİGİL
Her sevdiğimizin bize aynı coşkuyla karşılık vermesini beklemek, galiba hayatın en büyük ve en saf yanılgısıdır. Gönül kapımızı sonuna kadar açtığımız, her zerresine şiirler fısıldadığımız o kişi, tıpkı bizim gibi kalbinin yöneldiği bambaşka bir limana demir atmış olabilir. O da bir başkasının gözlerinde kendi baharını arıyor, belki de bizim ona okuduğumuz dizeleri başka birine ithaf ediyordur. Bu, sevginin doğasındaki kaçınılmaz bir ironi, bir devridaim döngüsüdür. Kalbimizle kurduğumuz o eşsiz ve kişisel bağ, ne yazık ki karşı taraf için bir zorunluluk, bir yükümlülük yaratmaz. Ve bu gerçek, acıtsa da kabullenilmesi gereken en temel bilgidir: Sevmek, bir talep değil, bir armağandır.
Peki, bu acı gerçekle yüzleşince ne yapmalıyız? O güzelim duyguyu kalbimizin en derin kuyusuna hapsedip bir daha kimseye açmamak üzere kilitlemeli miyiz? Asla! Sevmek, kendi içinde zaten eksiksiz ve bütün bir eylemdir. Karşılık görmese bile bir çiçeği sulamak gibi ruhumuzu besleyen en saf enerjidir. Birine duyulan derin bir hayranlık, ona yazılan gizli dizeler, uzaktan izlenen bir gülüş... Bunların hepsi, bizim varoluşumuzu güzelleştiren, iç dünyamızı zenginleştiren paha biçilmez deneyimlerdir. Önemli olan o sevginin muhatabı değil, bizzat sevme eyleminin kendisidir. Karşılıksız olsa dahi o duyguyu yaşatmak, kalbimizi canlı tutmanın en asil yoludur.
O halde bu ince sızıya rağmen sevgiye ve sevmeye devam etmeliyiz. Çünkü hayat, yalnızca karşılık bulduğumuz anlardan ibaret değildir, aynı zamanda umutla beklediğimiz o aydınlık yarınlardan da oluşur.
Sabırla ve samimiyetle kalbimizin sesini dinlemeye devam ettiğimizde göreceğiz ki, bizim ruhumuzdaki titreşimi yakalayacak, bizim ona verdiğimiz değeri koşulsuz şartsız bize geri yansıtacak biri de mutlaka çıkacaktır. Evrenin dengeleyici bir matematiği vardır. Bizim içimizdeki o saf sevgi, bir gün hak ettiği yuvasını bulacaktır.
Ta ki o gün gelene dek sevgiye devam,
yaşamaya devam.
Sevgiyle ve sağlıcakla kalın.