YAREN DAĞHAN

Duygusal Açlık mı, Fiziksel Açlık mı?

YAREN DAĞHAN

Tıkanırcasına Yeme Bozukluğunun Görünmeyen Yüzü

Hepimizin zaman zaman yoğun duygularla baş etmeye çalışırken kendimizi mutfakta bulduğumuz olmuştur. Kimi zaman bir dilim çikolatalı pasta, kimi zaman bir poşet cips; sanki geçmeyen bir boşluğu dolduruyormuş gibi gelir. Ancak bazı kişiler için bu durum geçici bir kaçıştan çok daha fazlasıdır. Sürekli hale gelen, kişinin kontrolünü kaybettiği yeme atakları ve ardından gelen suçluluk duygusu… Tıkanırcasına yeme bozukluğu (binge eating disorder), işte tam bu noktada karşımıza çıkar.

 

Duygusal Açlık: Doymayan Bir Boşluk

Tıkanırcasına yeme bozukluğunu anlamak için önce “duygusal açlık” kavramını ele almak gerekir. Duygusal açlık, fiziksel bir ihtiyaca değil, duygusal bir boşluğa verilen tepkidir. Kişi yalnızlık, stres, öfke, yetersizlik ya da değersizlik gibi duygularla başa çıkamadığında, bu duyguları bastırmak ya da geçici olarak unutmak için yeme davranışına yönelir.

Ancak burada önemli bir detay vardır: Duygusal açlıkta yenen şey ne kadar fazla olursa olsun, “doymuş hissetme” genellikle gerçekleşmez. Çünkü ihtiyaç duyulan şey yiyecek değil; anlaşılmak, sevilmek, görülmek, kabul edilmek gibi psikolojik doyumdur.

 

Tıkanırcasına Yeme: Duyguların Yemeğe Dönüşmesi

Tıkanırcasına yeme bozukluğu, duygusal açlıkla sıkı bir şekilde bağlantılıdır. Kişi, kısa sürede çok büyük miktarda yiyecek tüketir ve bu sırada kontrolünü kaybettiğini hisseder. Bu atakların ardından ise genellikle suçluluk, utanç ve pişmanlık duyguları gelir.

Fakat ironik biçimde, bu duygular yeniden duygusal açlığa ve ardından yeni bir yeme atağına neden olur. Bu bir kısır döngüdür. Ve kişi, bu döngüden çıkmakta her geçen gün daha fazla zorlanır.

 

Bu Bir İrade Meselesi Değil

Toplumda sıkça karşılaştığımız bir yanılgı, tıkanırcasına yemenin irade eksikliğiyle açıklanmasıdır. Oysa bu durum, altta yatan psikolojik ihtiyaçların ve duygusal düzenleme becerilerinin zayıflığıyla ilgilidir. Kişi ne kadar kilo vermek ya da daha sağlıklı olmak istese de, içsel boşluğu doldurmak için geliştirdiği yeme davranışı artık bir baş etme yöntemi haline gelmiştir.

Dolayısıyla bu, yalnızca yeme alışkanlıklarını değil; aynı zamanda duygularla başa çıkma yollarını da ele almayı gerektiren bir süreçtir.

 

Ne Yapmalı?

Tıkanırcasına yeme bozukluğuyla baş etmek, sadece bir diyet listesiyle mümkün değildir. Kişinin kendi duygusal ihtiyaçlarını fark etmesi, tetikleyici duygularla yüzleşmesi ve daha sağlıklı baş etme yolları geliştirmesi gerekir. Bu noktada Bilişsel Davranışçı Terapi gibi bilimsel temelli psikoterapiler oldukça etkili yöntemlerdir.

Ayrıca destekleyici bir sosyal çevre, kişinin suçluluk duygusu olmadan konuşabileceği güvenli bir alan da iyileşme sürecinin önemli parçalarıdır. Yani bu yolculuk, hem psikolojik hem sosyal destekle ilerlemelidir.

 

Yalnız Değilsiniz

Duygusal açlık, fiziksel açlıktan çok daha derin ve karmaşıktır. Ve çoğu zaman gözle görünmez. Ama bilin ki yalnız değilsiniz. Eğer siz ya da çevrenizden biri, yeme davranışıyla ilgili böyle bir döngü içindeyse, bir uzmana başvurmak bu döngüyü kırmak için atılacak ilk ve en önemli adımdır.

Unutmayın; gerçek doyum, ruhunuzu beslemekle başlar.

 

Yazarın Diğer Yazıları