YAREN DAĞHAN

Sosyal medya detoksu: Zihinsel sağlığımıza gerçekten iyi geliyor mu?

YAREN DAĞHAN

2025 yılı itibarıyla, dünya genelinde sosyal medya kullanıcılarının sayısı 5 milyarı geçti. Sabah gözünü açar açmaz bildirimleri kontrol etmek, kahvaltı yaparken Reels izlemek, uyumadan önce saatlerce keşfet sekmesinde kaybolmak… Tüm bunlar artık “normal” kabul ediliyor.

Ama bu normalin, ruh sağlığımız için ne kadar sağlıklı olduğunu yeniden düşünmenin zamanı geldi.

Son zamanlarda popülerleşen kavramlardan biri: sosyal medya detoksu. Yani dijital platformlardan belli süreliğine uzaklaşmak. Bazı insanlar bunu bir günlüğüne yapıyor, bazıları ise haftalarca sosyal medya kullanmıyor. Kimi “kendime geldim” diyor, kimi ilk birkaç gün yaşadığı yoksunlukla baş etmekte zorlanıyor.

Peki bu detokslar sadece geçici bir rahatlama mı sağlıyor, yoksa uzun vadede daha sağlıklı bireyler mi oluyoruz?

 

Dijital Platformların Görünmeyen Yükü

Sosyal medyada geçirdiğimiz zaman, çoğu zaman fark etmediğimiz bir zihinsel yük yaratıyor. Bu yük, dört ana başlık altında toparlanabilir:

Sürekli Karşılaştırma: Başkalarının “en iyi hâliyle” kendi “gerçek hâlimizi” kıyaslamak, özgüveni sarsıyor.

Onay Arayışı: Beğeni ve yorumlarla değerli hissetme çabası, içsel motivasyonu baltalayabiliyor.

Zihinsel Gürültü: Sürekli bilgi, görsel ve içerik bombardımanı odaklanmayı zorlaştırıyor.

Sahte Bağlantılar: Yüzlerce kişiyle “bağlantıda” olmak, gerçek anlamda bağlı hissetmeyi sağlamıyor.

Bu etkiler zamanla; dikkat eksikliği, uyku bozuklukları, anksiyete, depresif duygudurum ve benlik algısında bozulma gibi sorunlara yol açabiliyor.

 

Sosyal Medya Detoksu Ne Sağlıyor?

Araştırmalar, sosyal medya kullanımını birkaç gün bile sınırlamanın bazı olumlu etkileri olduğunu gösteriyor. Bunlar arasında:

Uyku kalitesinde artış

Kendilik farkındalığında yükselme

Gerçek ilişkilerle geçirilen zamanın daha nitelikli hâle gelmesi

Kaygı düzeyinde azalma

Yaratıcılıkta artış

Ancak bu etkilerin çoğu, sosyal medya ile ilişkimiz yapısal olarak değişmediği sürece geçici oluyor. Yani birkaç gün sosyal medyayı silmek, birkaç hafta boyunca detoks yapmak, eğer ardından eski kullanım şekline geri dönülüyorsa, ruhsal iyilik hâlinde kalıcı bir fark yaratmıyor.

 

Peki Ne Yapmalı?

Detoks yapmak tek başına yeterli değil. Önemli olan, sosyal medya ile olan bağımızı sorgulamak ve gerekirse yeniden yapılandırmak.

Bu noktada bazı psikolojik stratejiler devreye giriyor:

Bilinçli farkındalık (mindfulness): Her “scroll” hareketinde kendine “Şu an neden buradayım?” diye sormak.

Zaman sınırları koymak: Günlük ekran süresini bilinçli şekilde kısıtlamak.

Bildirimleri kapatmak: Dikkat bölünmesini azaltmak.

Gerçek hayatla denge kurmak: Gün içinde yüz yüze ilişkilere, açık havada zamana ve teknolojisiz etkinliklere alan açmak.

 

Kendine Sor: Dijital Farkındalık Günlüğü

Sosyal medyada geçirdiğim zaman beni nasıl etkiliyor?

Bir paylaşım yaptıktan sonra gelen beğeniler duygularımı değiştiriyor mu?

Kıyaslama yaptığımda hangi duygulara kapılıyorum?

Sosyal medyadan uzaklaştığımda içimde bir boşluk mu oluşuyor, yoksa rahatlama mı?

Gerçek hayatla dijital hayatım arasında denge kurabiliyor muyum?

Sosyal medya ne tamamen şeytanlaştırılmalı, ne de sorgusuzca kucaklanmalı. Onu sağlıklı ve dengeli bir şekilde kullanmak, tıpkı beslenme gibi bir “dijital hijyen” meselesidir.

Zaman zaman detoks yapmak faydalı olabilir; ama esas iyileşme, sosyal medya ile olan ilişkinin bilinçli bir tercihe dönüşmesiyle başlar. Bizi yoran, tüketen ve yabancılaştıran bir dijital yaşam yerine, bizden beslenen ve bize iyi gelen bir dijital alan inşa etmek mümkün. Sadece nasıl kullandığımıza dikkat etmemiz gerekiyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları