
Arıların şifası
GÜLŞAH ELİKBANK
İnsan küçük bir kâinat, kâinat ise büyük bir insan... Toprağın temizleyici şeritleri anlamına gelen ve enerji ağı olarak kabul edilen Ley Hatları kavramını hiç duydunuz mu? Peki Tesla'nın söylediği gibi evreni anlamak için önce frekansı anlamak gerektiğine inanıyor musunuz? Ley hattı kavramını ilk ortaya atan İngiliz Arkeolog Alfred Watkins, 1921 yılında Britanya’nın kullandığı yollara temel olan eski Roma yollarını incelerken, aslında o yolların da daha eski uygarlıklara ait yolların üstüne kurulduğunu fark ediyor. Aynı zamanda o dönemde yaşayan insanların, inşa ettikleri eserlerde aynı akışı hiç terk etmediklerini fark eden Watkins, ana yolların hep bir çizgi üzerinde kurulduğunu, mabetlerin, stadyumların, hipodromların, tapınakların bu çizgiden hiç şaşmadığını gözlemliyor. Ben bir yazar olarak görünenle görünmeyen arasındaki ince çizgiye inananlardanım, biliyorsunuz. Yoksa o fantastik romanları nasıl yazardım?
Bizim Karaburun, Badembükü’nde bir arı merkezi var. Oldum olası arıların, dünyanın var oluşu için kritik önemde canlılar olduğuna inanmışımdır. Bu merkezde ise onların ses frekansı, nefesleri ve ürünleri ile alternatif bir şifa modeli deneniyor. Modern tıbbın "önce zarar verme" ilkesini ihmal etmeye başladığı bir dönemde, alternatif tıbbın yükselişi şaşırtıcı değil. Bence en doğru yol bütüncül tıp: Yani modern tıp ile geleneksel ve tamamlayıcı yöntemleri birlikte kullanmak. Özellikle de modern tıbbın artık “yapılacak bir şey yok” dediği noktada, ikinci bir seçeneğe sahip olmak hayati önem taşıyor. Çünkü bir insan umudunu kaybettiği anda, aslında ölüme daha çok yaklaşıyor.
Ben de iki yıldır süren rosa hastalığım için bir de arıların bilgeliğini denemek istedim. Çünkü doktorlar bu hastalığın nedeninden emin değiller ve bu yüzden de tam anlamıyla etkili bir ilacı ya da kremi yok. İki farklı doktorun her dediğini yaptığım halde, cildim iyileşmediği gibi daha da kötüleşti. En son Londra’da hastalık kendiliğinden geçti ama Türkiye’ye döndüğümde yeniden başladı. Ben de o iyileşme deneyimiyle, bunun iyileşebilen bir hastalık olduğuna inandım ve bu kez farklı bir yol izlemeye karar verdim. Henüz terapide 6. gündeyim, kesin bir sonuç söyleyemem ama arıların yanında mutlu ve huzurlu hissettiğimi kesinlikle söyleyebilirim.
Badembükü’nün bir enerji hattı üzerinde olduğu da söyleniyor. Buna inanmak ya da inanmamak bize ait… Ancak bu arı merkezinde yaşanan deneyim çok somut: Arıların farklı kovanlarındaki havayı 15 dakikalık zaman aralıklarıyla soluyorsunuz; bu süreçte en az 45 dakika geçirmeniz, yani 3 farklı kovanı denemeniz gerekiyor. Bir de arı frekansı eşliğinde yattığınız uyku odaları var ki, onlar da bambaşka bir deneyim. Sırf bunu hissetmek için bile bu merkeze uğranabilir.
Bazen şifa, reçetelerde değil, doğanın bize sunduğu kadim bilgide saklıdır. Arıların kanat çırpışında, nefesinde, titreşiminde bir sır olabilir. Belki de tek yapmamız gereken şey, biraz yavaşlamak ve doğayı dinlemeyi hatırlamak...