
Kültürel Diplomasi
GÜLŞAH ELİKBANK
“İnsanlara gemi yaptırmanın yolu, onlara marangozluk öğretip görev vermek değil, engin denizlerin özlemini aşılamaktır.” demişti Saint-Exupery. Kültürel bilinç de kitaplardan tarih, coğrafya öğreterek değil, anlatılan o mekanlarda vakit geçirerek, orada yaşanan hikayeyi duyarak, hissedereek oluşur. Özellikle çocuklar görerek daha kalıcı öğrenir, bunu artık araştırmalar da söylüyor. Çocukların mitolojik hikâyeleri bu kadar sevmesinin bir nedeni de onların ardındaki büyük resmi görüyor olmaları. Bir antik kente gittiğinizde, çok eski bir tarihi yapının içine girdiğinizde hissettiğiniz büyülü duygunun nedenini hiç düşündünüz mü? İçinizde canlanan şey ne?
İnsanlığın Ortak Hikayesi sloganıyla yola çıktığımız Uluslararası Mitoloji Film Festivalinde kültürel kaynaşmanın kültürlerin birbirlerini dinleyerek, anlayarak olacağını bilerek yola çıktık. Hikayeler, anlamanın, anlaşmanın büyük bir parçası çünkü.
Geçen hafta İsveç’te katıldığım THY Stockholm “Connect to Türkiye” etkinliği beni bu nedenle oldukça heyecanlandırdı. Üstelik İsveç ve Türk mitolojisi ortak birçok temaya sahip ama bunu çok az kişi biliyor. Ortaklıklar kadar farklılıklar da çok kıymetli. Bunları bilmek bir toplumu derinden bilmek demek. Bu özel akşamda İsveç’ten birçok önemli isim vardı. Onlara bir yandan Türk sanatlarını tanıtan akşam, diğer yandan özel bir fotoğraf sergisi ile kültürel değerlerimizi duvarlara yansıtmıştı. Nobel yemeklerinin yendiği o büyülü binada kültürel diplomasinin en incelikli örneklerinden birine de şahit olduk.
İki ülkenin ilişkilerini sanatın birleştirici gücüyle sıkılaştırmayı hedefleyen akşamda THY’nın global vizyonu ve hedefleri göze çarpıyordu. Oturduğum masada İsveçli birçok yönetici ile sohbet etme fırsatı buldum. Çoğunun Türkiye ile fikirleri medyada görebildikleri kadarıyla sınırlı, doğrusu uluslararası medya da bizi sadece olumsuz taraflarımızla haberlere taşıyor. Yaptığım sohbetlerde bana yöneltilen sorulardan akıllarında bambaşka Türkiye olduğunu anladım. Bu sebeple de böyle yakın temasa imkan tanıyan buluşmalar gerçekten çok önemli.
Bir ülkeye sadece uçmak ya da oradan bir şekilde yolcu getirmek bağları kuvvetlendirmiyor, o bağın içine sanat, tarih, kültürel değerler eklemek gerekiyor. Bu sene festivalimize İsveç’ten konuk olarak gelen YoJuliet müzik grubu son gün vedalaşırken, Türkiye’ye gideceğimizi duyan birçok arkadaşımız bizi sert bir şekilde uyarmıştı, şimdi bir an önce dönüp onlara burada ne kadar harika insanların yaşadığını, harika bir kültürel zenginlik ve misafirperverlik olduğunu anlatmak istiyoruz. “Seneye de davet ederseniz, kesinlikle yine geleceğiz,” dediler.
Bu fikir değişikliği ancak sıcak iletişim, tanışma, kaynaşma ile mümkün. Kültürel diplomasi birçok ülkeyle ilişkilerimizin anahtarı aslında. Bu vizyonu Türk Hava Yollarına aşılayan Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Ahmet Bolat ayrıca bir teşekkürü hak ediyor doğrusu. Tüm ekibi de emekleri için kutlamak gerekiyor.