
Londra günlükleri 3
GÜLŞAH ELİKBANK
Londra birkaç güne sığacak bir şehir değil. Bu yüzden iyi plan yaparak gezmek en iyisi. Buckingham Sarayı sonrası hemen onun karşısından girişi olan Green Park yemyeşil doğası, sakinliği ve yürüyüş-bisiklet yolları ile meşhur Hyde Park’a ulaşmak için çok iyi bir güzergah. Hyde Park, Londralıların adeta nefes aldığı yer. Devasa bir parkın içinde, aralarda gezinen sincaplara rastlayarak gezmek, cafelerinde biraz dinlenmek, koşmak, soluklanmak, güneşlenmek için iyi bir mola yeri.
Biz oraya doğru yürürken ünlü atlı polisler geçiyordu, güçlü atları ile insanlara gülümseyerek geçen bu geleneksel polisler halk tarafından çok seviliyor. Tüm bunları gözlemleyince İngilizlerin muhafazakar olduğu yani geleneklerine epey bağlı olduğu rahatlıkla söylenebilir. Belki de bu ülkeyi güçlü kılan yanı da budur. Modern yüzünün yanında geçmişine sırtını dönmemiş olması…
Londra elbette müzeleriyle de ünlü. Sokaklarda kaybolmuş gezerken, en akla gelmez sokakta bir müzeye rastlamanız mümkün. National Museum, Science Museum, Tate Museum bunların başına geliyor. Bunlar heybetli yapıların içinde geçmişle geleceği buluşturmayı başaran yerler.
Fakat ben oldum olası, küçük, ruhu ve hikayesi olan müzeleri sevmişimdir. Daha önceki İngiltere ziyaretimde, Bath kasabasında Jane Austen müze evini ve Stratford Upon-Avon kasabasında, Shakespeare müze evini gezmiş ve çok sevmiştim. Bu arada size Londra’da çok az İngiliz vardı sokaklarda demiştim, çünkü onlar Londra merkezde değil artık kasabalarda yaşamayı tercih ediyorlar. Sanırım yakında İstanbul’un durumu da böyle olacak.
Bu ziyaretimde rezervasyonunu önceden yaptığım (tüm müzelere mutlaka rezervasyon gerekiyor, ücretli olanları da 1 hafta önceden satın almak da fayda var) polisiye severlerin adresini çok iyi bildiği 221B Baker Street adresindeki Sherlock Holmes müzesini ziyaret ettim. Arthur Conan Doyle yarattığı dedektif roman kahramanı ile bir çığır açtı ve kahramanı yaşayan birine dönüştü sanki.
Birçok filme, diziye de konu olan bu hikayeler kahramanımızın oturduğu evi de meşhur etti. Bu iki katlı eve gittiğinizde, kahramanın çalışma odası, salonu, yatak odası, en yakın arkadaşı, yoldaşı Dr. Watson’un odası ve ikisinin de özel eşyaları gibi detaylar karşılıyor sizi. Elbette her yazar müzesinde olduğu gibi bir de oraya özel hediyelik eşyalar dükkanı.
Bir hikayenin kahramanı kadar mekanı da benim için önemli diyorsanız mutlaka bu müzeyi de listenize ekleyin.