• Haberler
  • Sağlık
  • Dijital yorgunluk modern çağın sessiz salgınına dönüştü

Dijital yorgunluk modern çağın sessiz salgınına dönüştü

Psikiyatri Uzmanı Dr. Müge Yaşar: Sürekli Yorgunluk Bireysel Değil, Toplumsal Bir Sorundur

Modern çağın en sık duyulan yakınmalarından biri olan “çok yorgunum” ifadesi, uzmanlara göre bireysel bir şikâyetten çok toplumsal bir sorunun yansıması hâline geldi. Medicana International İzmir Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Müge Yaşar, sürekli yorgunluğun bir hastalık değil, modern yaşamın getirdiği koşulların sonucu olduğunu belirtti.

Dr. Yaşar, modern dünyanın hızının insan biyolojisinin uyum sağlayabileceği sınırların ötesine geçtiğini ifade ederek, yorgunluğun günümüzde çağın yeni dili olarak kullanıldığını söyledi.

“Yorgunluk Bir Tanı Değil, Sonuçtur”

Sürekli yorgunluğun arkasında çok sayıda psikolojik ve çevresel etken bulunduğunu dile getiren Dr. Öğretim Üyesi Müge Yaşar, şu değerlendirmede bulundu:

“Sürekli yorgunluk bir teşhis değildir. Depresyon, anksiyete, uyku bozuklukları, iş yaşamının baskıları, dijital yük ve pandemi sonrası yaşam biçimi bu sonucun ortaya çıkmasına neden oluyor. Mevcut ruhsal sorunlar, yeni yaşam koşulları altında daha yoğun hissediliyor.”

Tükenmişlik sendromunun da bu tablonun önemli bir parçası olduğunu belirten Yaşar, Dünya Sağlık Örgütü’nün tükenmişliği bir hastalık değil, iş yaşamına özgü bir stres yanıtı olarak tanımladığını hatırlattı.

Dijital yorgunluk modern çağın sessiz salgınına dönüştü

Dijital Uyarılar Beyni Sürekli Tetikte Tutuyor

Gelişen teknolojiyle birlikte bireylerin sürekli uyarana maruz kaldığını vurgulayan Dr. Yaşar, dijital tükenmişlik ve sosyal medya yorgunluğu kavramlarının giderek daha fazla gündeme geldiğini söyledi.

Bildirimler, mesajlar, sosyal medyada kusursuz görünen yaşamlar ve her an ulaşılabilir olma beklentisinin beyni sürekli alarm durumunda tuttuğunu belirten Yaşar, bunun kronik strese yol açtığını ifade etti.

Kronik stresin kortizol ve adrenalin düzeylerini artırarak hem fiziksel hem de zihinsel yorgunluğu beslediğini belirten Yaşar, bu durumun allostatik yük kavramıyla açıklandığını söyledi.

 

Sosyal Medya Kullanımı Ruh Sağlığını Zorluyor

Araştırmaların, sosyal medyayı yoğun kullanan bireylerde anksiyete, depresyon, dikkat eksikliği, yorgunluk ve tükenmişlik hissinin daha sık görüldüğünü ortaya koyduğunu aktaran Dr. Öğretim Üyesi Müge Yaşar, FoMO yani geri kalma korkusunun da bu süreci derinleştirdiğini ifade etti.

Teknostres ve sosyal medya bağımlılığının artık bilimsel çalışmalarda ciddi şekilde ele alındığını belirten Yaşar, bu durumun ruh sağlığı üzerinde kalıcı etkiler yaratabildiğini vurguladı.

“Yavaşlamak ve Durmak Bir İhtiyaçtır”

Sürekli yorgunluğun bedenin ve zihnin verdiği bir uyarı olduğunu söyleyen Dr. Yaşar, çözümün yaşam temposunu yeniden düzenlemekten geçtiğini ifade etti.

Pandemi sonrası artan ekran süresinin uyku bozuklukları, hareketsizlik ve kaygı sorunlarını artırdığını belirten Yaşar, dijital hijyen ve dijital detoksun bu noktada önemli bir araç olduğunu söyledi.

Yatmadan önce ekranların kapatılması, bildirimlerin sınırlandırılması ve zaman yönetiminin doğru yapılmasının zihinsel yorgunluğu azaltmada etkili olduğunu dile getirdi.

 

Anı Yaşamak ve Sınır Koymak Tükenmişliği Azaltıyor

Yorgunluk ve tükenmişlikten korunmada farkındalık (mindfulness) ve nefes egzersizlerinin önemli rol oynadığını belirten Dr. Öğretim Üyesi Müge Yaşar, düzenli diyafram nefesinin sinir sistemini dengelediğini ifade etti.

Gerçek sosyal temasın, anlam ve amaç içeren aktivitelerin ve kişisel sınırlara saygının tükenmişlik riskini azalttığını vurgulayan Yaşar, kendine karşı şefkatli olmanın da ruh sağlığını koruyan temel unsurlardan biri olduğunu söyledi.

Dokuzda 9 - Bizi Sosyal Medyada Takip Edin!

Bakmadan Geçme