İç ferahlatan dualar gönüllere şifa oluyor
Modern çağın karmaşasında huzuru arayan müminler, Kur'an-ı Kerim'den ve Resûlullah'ın (s.a.v.) dilinden dökülen dualarla kalplerini teskin ediyor. Her bir dua, Rabb'e sığınmanın, tevekkül etmenin ve teslimiyetin bir kapısı olarak görülüyor.
Dünya hayatının imtihanlarla dolu olduğu bu zamanda, gönüller kimi zaman daralıyor, kalpler sıkışıyor. Böylesi anlarda Rabb’ine yönelen, duasıyla O’na sığınan müminler, hem huzur buluyor hem de manevî bir güç kazanıyor. Özellikle iç ferahlatan dualar, yorgun ruhlara şifa, kırık kalplere merhem oluyor.
Kur’an-ı Kerim’de geçen ayetler ve Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) öğrettiği dualar, asırlardır mümin gönüllerin teselli kaynağı. Yunus Peygamber’in duası olarak bilinen “La ilahe illa ente subhaneke inni kuntu minezzalimin” zikri, zor durumda kalanların en çok sığındığı sözlerden biri. Bu duanın kalpten tekrar edilmesi, Allah’a olan tevekkülü ve affa olan umudu güçlendiriyor.
Bir diğer gönül teskin eden dua ise Tevbe Suresi 129. ayette geçen şu sözlerdir:
“Hasbiyallahu la ilahe illa hu aleyhi tevekkeltü ve hüve rabbül arşil azim” — Yani: “Allah bana yeter. O’ndan başka ilah yoktur. O’na tevekkül ettim. O, yüce arşın sahibidir.”
Sabır ve gönül genişliği isteyenler ise Taha Suresi’ndeki şu ayetlere sığınıyor:
“Rabbişrah li sadri. Ve yessir li emri. Vahlul uqdaten min lisani. Yefkahu kavli.”
Bu dua, Hz. Musa’nın (a.s.) Rabbi’ne yönelişiyle; zorluk karşısındaki teslimiyetini ve yardım arayışını ifade ediyor.
Din görevlileri, duaların yalnızca ağızla değil, kalple yapılmasının önemine dikkat çekiyor. “Dua, kulun Rabb’iyle arasında kurduğu en samimi köprüdür” diyen ilahiyatçılar, her bir duanın sadece kelime değil, bir hâl olduğunu vurguluyor.
Günümüz müminleri, modern çağın sıkıntılarına karşı en güçlü silahın yine dua olduğunu biliyor. Kalbin ferahlaması, ruhun dinginleşmesi ve hayatın yükünden hafiflemek için her bir dua, bir rahmet kapısı oluyor.