İçinde bir çocuk elinde gitar 'Kalben'
Sahne ışıkları yüzünü aydınlatırken gözleri hep uzaklara bakıyor. Kalben, yalnız bir çocuğun müzikle hayatta kalma çabası… Her şarkısında bir parça daha dökülen, ama dökülürken büyüyen bir kadın hikâyesi…
Henüz 8 yaşındayken bir klavyeye sarıldı Kalben. Sarıldı, çünkü kimse sarılmıyordu. Hatay’ın sıcak topraklarında başlayan hikâyesi, Ankara’nın gri duvarlarına çarparak büyüdü. O yaştan itibaren müziğe değil, hayata tutunmaya çalıştı. Çünkü o klavye, suskun geçen bir çocukluğun tek arkadaşıydı.
Yıllar geçti. Kalben büyüdü ama kalbindeki o yalnız kız çocuğu hiç büyümedi. Diploması elinde, büyük şehirde kalabalıklar içinde kayboldu. Marka yöneticiliğinden editörlüğe savrulurken, içindeki müzik hep susturulmaya çalışıldı. Ama kalp susturulmaz. Bir gün gitarını aldı, “Sadece” dedi, “Sadece bir kez beni dinleyin.”
O gün Sofar Sounds’ta söylediği bir şarkıyla Türkiye onu tanıdı. Ama kimse bilmedi o sözlerin ne kadar derinden geldiğini. Kimse fark etmedi, sesindeki titreyişi, geçmişin yankısı sandı. Oysa her nota, geçmişin bir gözyaşıydı.
Sonra evlendi. Bir süreliğine mutlu olduğunu sandı. Ama bazı kalpler yalnızlığa yazgılıydı. Yalnızlıkla barışamayanların hikâyesi gibi, onunki de sessizce sona erdi. Şarkılarına “Yara” ismini verdi, çünkü iyileşmek yerine kanamayı tercih etti. Çünkü bazı insanlar ancak acıdan güç alabiliyor.
Bugün hâlâ sahnede. Hâlâ çıplak sesiyle binlerce kalbe dokunuyor. Ama kimse bilmiyor konser sonrası odasında neye ağladığını, hangi cümleyi yutkunamadığını.
Kalben, sadece bir müzisyen değil. O, içinde bir öksüz çocuk taşıyan bir kadın. Ne zaman sahneye çıksa, “Ben buradayım, fark edin” diyen kırılgan bir yürek. Onun hikâyesi bir başarı değil; bir hayatta kalma mücadelesi. Ve her şarkısında bize şunu hatırlatıyor:
“Bazı insanlar ne kadar alkış alırsa alsın, içlerinde hep sessiz bir çocuk ağlar.”
Bakmadan Geçme





