ADEM ÖRENGÜL

Dünyadaki borsa manipülasyonlarının Türkiye'ye etkileri

ADEM ÖRENGÜL

Değerli okurlarım,

ABD borsalarında yaşanan son dönemdeki dalgalanmalar, özellikle 2025'te Trump'ın ikinci döneminde uyguladığı kapsamlı tarife politikaları nedeniyle büyük kayıplara yol açtı. Nisan 2025'te başlayan bu çöküş, küresel piyasalarda yankılandı ve toplamda trilyonlarca dolarlık erimeye neden oldu. Örneğin, sadece iki günde 6.6 trilyon dolarlık kayıp kaydedildi. Dört günde ise 1 trilyon dolarlık bir değer daha buharlaştı. Bu çöküşün dünya geneline ve özellikle Türkiye’ye etkilerini, ekonomik mantık ve mevcut trendlere dayanarak analiz edelim.

Küresel sistemde zincirleme reaksiyon

ABD borsalarındaki bu erime; küresel ticaret, yatırım akımları ve büyüme üzerinde zincirleme etkiler yarattı. Trump’ın Çin’e %245’e, AB’ye %20’ye varan oranlarda uyguladığı gümrük tarifeleri, yeni bir ticaret savaşı dalgasını başlattı. Bu durum piyasadaki volatiliteyi dramatik şekilde artırdı.

Ticaret hacmindeki daralma, küresel GSYİH büyümesini %0.5-1 puan aşağı çekebilir. Japonya ve Güney Kore gibi Asya ülkeleri ile Almanya ve İngiltere gibi Avrupa ekonomileri borsalarında %5-10 arasında değer kaybetti. Örneğin, Nikkei %7, STOXX 600 ise %8.4 geriledi. Tedarik zincirlerinin bozulması, ithalat maliyetlerini artırarak enflasyonu tetikledi.

Tüketim daraldı, enerji fiyatları düştü

Borsalardaki erime, trilyonlarca dolarlık servet kaybına yol açtı ve tüketici harcamalarında düşüşü beraberinde getirdi. Resesyon korkuları yeniden gündeme gelirken, petrol fiyatları 2021 seviyelerine geriledi (WTI ve Brent 60 doların altına düştü). Bu da enerji ihracatçısı ülkeler (Rusya, Suudi Arabistan gibi) için büyük zarar anlamına geldi.

Tahvil piyasalarında satış dalgası yaşandı. Faizler yükseldi, borçlanma maliyetleri arttı. ABD-Çin ve ABD-AB ilişkilerindeki gerilim, küresel tedarik zincirlerini altüst etti. Elektronik ve otomotiv gibi kilit sektörlerde stagflasyon riski ortaya çıktı.

Türkiye nasıl etkilendi?

Türkiye’nin ABD ile doğrudan ticaret hacmi sınırlı olsa da (2024’te yaklaşık 30 milyar dolar), küresel zincirleme etkilerden kaçınması mümkün olmadı. Zaten yüksek enflasyon (%40+), TL'nin volatilitesi ve siyasi belirsizlikler nedeniyle kırılgan olan Türkiye ekonomisi, bu çöküşle daha da baskı altına girdi.

Sermaye çıkışı en belirgin etkiydi. Türkiye'nin AB ve ABD’ye yönelik ihracatında (özellikle otomotiv ve tekstil) %5-10’luk düşüş görüldü. Merkez Bankası’nın yüksek faiz politikaları, KOBİ’ler için kredi erişimini zorlaştırdı. Büyüme tahminleri 2025 için %3’ten %2’ye çekildi. Tüketici güveni düştü, işsizlikte artış sinyalleri geldi.

Üstüne üstlük, İstanbul’da belediye başkanının tutuklanması gibi siyasi gelişmeler, yatırımcı güvenini sarstı. Maliye politikalarının sıkılaştırılması, yani vergi artışları gibi adımlar ise iç talebi daha da baskıladı.

Olumlu taraflar ve uzun vadeli etkiler

Her kriz, içinde fırsatlar da taşır. Borsalardaki şok, altın, İsviçre Frangı ve Alman tahvilleri gibi güvenli limanlara yönelimi artırdı. Türkiye, bu süreçte rezervlerini artırmak ve ticaretini çeşitlendirmek zorunda kaldı. 2025’in ikinci yarısından itibaren ise bu reformların meyveleri yavaş yavaş alınmaya başlandı.

Ayrıca, Çin’den kayan yatırımların bir kısmı Hindistan ve Vietnam gibi ülkelere yönelse de, Türkiye gibi bölgesel üretim üsleri için de yeni fırsatlar doğdu. ABD’nin iç üretim hamleleri ise Türkiye gibi tedarikçi ülkelere, yeni üretim ve işbirliği modelleri açısından potansiyel sunuyor.

Sonuç: Dalgaların üstünden atlamak mümkün

ABD borsalarındaki çöküşün Türkiye’ye etkisi, kısa vadede daha çok zarar üzerinden hissedildi. Ancak uzun vadede, yeni fırsatlar ve yapısal dönüşümler için zemin de hazırladı. Ekonomik dayanıklılığın arttığı, daha çeşitli ve dengeli bir dış ticaret sistemine geçişin başladığı bir dönemden geçiyoruz. Dalgalar büyük, ama dengeyi bulmak mümkün. Yeter ki hazırlıklı olalım.

Yazarın Diğer Yazıları