ADEM ÖRENGÜL

HASAT ZAMANI NEDEN İTHAL ÜRÜN PİYASADA?

ADEM ÖRENGÜL

Değerli okurlarım, Türkiye'de sera veya tarla hasadı zamanında (örneğin domates, salatalık gibi ürünlerde) yerel üretimin piyasaya çıktığı dönemde, ithal ürünlerin "yerli" diye etiketlenerek veya karıştırılarak sürüldüğü ve bunun arkasında hükümet yanlısı grupların olduğu iddia ediliyor. Bu, çiftçilerin fiyatları düşürmek için "sabotaj" yapıldığı yönünde bir söylenti var.

Bu tür şikayetler, özellikle muhalif medya ve çiftçi derneklerinde sıkça dile getiriliyor. Çiftçiler, hasat döneminde fiyatların ani düşüşünü ithal ürünlere bağlıyor ve "yerli diye pazarlanan ithallerin" yerel üretimi baltaladığını söylüyor. Örneğin: Susam gibi ürünlerde ithal (Afrika/Asya menşeli) susamın, ucuzluğu nedeniyle yerli susamla karıştırılarak satıldığı belirtiliyor. Uzmanlar, bu karıştırmanın tüketiciyi yanıltmak için yapıldığını ve yerli üretimi dezavantajlı kıldığını vurguluyor. Bir de muz örneği var! Muz örneğinde ise tam tersi bir durum var; yerli muzlar (Antalya Alanya/Gazipaşa) aracıların elinde "ithal" diye etiketlenerek satılıyor, bu da üreticiyi zarara uğratıyor.

Hasat döneminde ithalatın döviz kaybına yol açtığı eleştirisi yapılıyor, ama hükümetin tarımı yeterince desteklemediği söyleniyor. Genel olarak, "ithal-yerli karıştırma" (tağşiş) iddiaları yaygın, ama doğrudan "hükümet yandaşları" bağlantısı somut delillerle desteklenmiyor olsa da; suçtan daha kolay sıyrılan kimlerse onlardır.

Tarım ve Orman Bakanlığı, 2019'dan beri tağşişli (yanıltıcı) gıda ürünlerini listeleyerek kamuoyuna açıklıyor. Bunlar arasında zeytinyağına farklı yağ karıştırma, balda şeker ekleme gibi örnekler var; sebze-meyve için de etiketleme ve karıştırma vakaları raporlanıyor. Bakanlık, "en ağır cezaları" uyguladıklarını söylüyor (örneğin, 2020'de Bakan Bekir Pakdemirli'nin açıklaması). Bakanlık verilerine göre, 2025'te bile tağşiş listeleri güncelleniyor ve sahte ürün satışları devam ediyor. Bu, ithal ürünlerin yerli diye satılmasını kapsayabilir, ama sebze-meyve özelinde kanıtlanmış büyük ölçekli vakalar var.

Türkiye, tarım ithalatını artırdı (2002'de 3.7 milyar USD'den 2019'da 11.5 milyar USD'ye). Hasat zamanı ithalat eleştiriliyor: Örneğin, 2025'te mısır hasadı sırasında ithalat kararı "yanlış" diye nitelendirildi, çünkü yerel üretimi baltalıyor. 2025 Mayıs'ında ise kuraklık nedeniyle "tarihte ilk kez yaş sebze-meyve ithal edilecek" denildi (Ziraatçılar Derneği Başkanı Hüseyin Demirtaş). Ancak, ihracat sonrası dönen ürünler (pestisitli diye reddedilenler) iç piyasaya sürülmüyor; imha ediliyorlar. Yersen!

Resmi açıklamalarda tağşişe karşı mücadele vurgulanıyor (örneğin, e-Devlet üzerinden liste yayınlama). Tanzim satışlar (2019'dan beri) gibi uygulamalar, fiyatları düşürmek için yerel ürünleri öne çıkarıyor. İthal karıştırma iddiasına karşı bir önlem olarak sunuluyor. Hükümet yanlısı kaynaklarda ise ithalat "gıda güvenliği" için zorunlu diye savunuluyor, sabotaj iddiaları yalanlanıyor. Çiftçi örgütleri ve muhalif medya, ithalatı "tarımı şirketlere teslim etmek" diye eleştiriyor. Hal Yasası değişiklikleri de aracıların (ithalatçıların) lehine diye görülüyor. Ama "yandaş sabotaj" doğrudan kanıtlanmıyor; daha çok sistemik sorunlara bağlanıyor.

Sonuç; Aslı Ne?
Evet, hasat zamanı sebze, meyve ithal ediliyor. Yerli üretici para kazanmasın diye! Sadece bu değil, ithal ürünlerin yerliyle karıştırılması veya yanıltıcı etiketleme gibi tağşiş vakaları gerçek ve belgelenmiş, özellikle susam, muz gibi ürünlerde! İthalat, hasat döneminde fiyatları düşürüp çiftçiyi zorluyor. Ancak "hükümet yandaşlarının organize sabotajı" iddiası, somut delilden yoksun olsa da, daha çok aracı tüccarlara ve genel ithalat politikalarına yönelik bir eleştirimdir. Bakanlık tağşişle mücadele ediyor, ama çiftçiler teşvik eksikliğinden şikayetçi...

Yazarın Diğer Yazıları