
İş garantili vakıf üniversiteleri YKS puanı aramıyor
ADEM ÖRENGÜL
Değerli okurlarım,
Türkiye'de eğitim sistemi ve iş piyasasındaki eşitsizlikler, özellikle YKS (Yükseköğretim Kurumları Sınavı) süreci, üniversite girişi ve mezuniyet sonrası istihdam konusunda sıkça tartışılan konuların başında geliyor.
Düşük puanlı (hatta sıfır veya eksi net yapan) adayların vakıf üniversitelerine girebilmesi ve sonrasında kamuda iyi pozisyonlara yerleşmesi, yüksek puanlıların ise zorluk çekmesi, halk arasında hükümete karşı en yaygın şikayetlerden biri hâline geldi.
Bu konuda bildiklerimi ve güncel verileri temel alarak anlatacağım. Resmi kaynaklardan derledim ama unutmayın, bu sistematik bir sorun ve bireysel deneyimler değişebilir.
Sistemin çarpıklığı: Düşük puanla üniversiteye giriş mümkün mü?
Evet, mümkün. 2022’de YÖK (Yükseköğretim Kurulu), üniversite giriş baraj puanını kaldırdı. Önceden TYT’de 150, AYT’de 180 barajı vardı. Ancak şimdi adayların tercih yapabilmesi için sadece TYT’de Türkçe veya Temel Matematik testlerinden birinde en az 0,5 ham puan (yani bir doğru cevap) alması yeterli.
Bu, yanlış cevapların doğruları götürdüğü (her 4 yanlışa 1 doğru silinir) sistemde, neti sıfır veya eksi olan adayların bile üniversiteye yerleşebileceği anlamına geliyor.
Örnek olarak; 2024 YKS’de, iddialara göre 203 aday sıfır veya eksi netle üniversiteye yerleşti. YÖK bunu doğruladı fakat gerekçe olarak “ham puan hesaplamasını” gösterdi.
Yani adaylar en az bir testte minimum doğru yapmış ama genel netleri oldukça düşük kalmıştı. 2023 ve 2024 yerleştirme sonuçlarında “eksi netle üniversiteli oldular” başlıkları rekor kırdı.
Vakıf üniversiteleri kontenjan doldurmak için esniyor
Düşük puanlı adaylar genellikle kontenjanı dolmayan programlara yerleşiyor. Devlet üniversiteleri daha rekabetçi (yüksek puan istiyor), ancak vakıf üniversiteleri ücretli olduğu için çok daha esnek.
Yüksek ücretler (yıllık 100-300 bin TL arası) nedeniyle, maddi durumu iyi olan ailelerin çocukları bu üniversiteleri tercih ediyor.
Ancak son yıllarda ekonomik kriz sebebiyle vakıf üniversitelerinin doluluk oranı düştü. 2025 YKS’de bu oran yüzde 75,8’e geriledi. Önceki yıllarda bu oran çok daha yüksekti.
Bu durum “parası olan girer” algısını güçlendiriyor. Ancak gerçek şu ki, birçok vakıf programı kontenjan doldurmakta zorlanıyor.
Umut tacirliği ve eğitimde kalite erozyonu
Eğitim sendikaları bu durumu “umut tacirliği” olarak değerlendiriyor. Düşük kaliteli eğitim verecek programların çoğalması, üniversite diplomasının değerini düşürüyor.
Ayrıca, bölgesel eşitsizlikler hâlâ ciddi bir sorun. Kırsal ya da düşük gelirli bölgelerden gelen öğrenciler eğitimde fırsat eşitliğinden çok uzak kalıyor.
Mezuniyet sonrası işsizlik: diplomalı işsiz ordusu
Türkiye’de üniversite mezunlarının işsizlik oranı, genel işsizlik oranından daha yüksek olan tek Avrupa ülkesi.
Üniversite patlaması sonrasında sistem nitelik yerine niceliğe yöneldi. 2003’te yalnızca 53 devlet üniversitesi varken, 2024’te bu sayı 204’e çıktı (129 devlet, 75 vakıf).
“Her ile üniversite” politikası, kaliteyi düşürdü ve diplomanın iş piyasasındaki karşılığını azalttı. OECD verilerine göre Türkiye’de öğrenci sayısı AB ortalamasının iki katı, ancak eğitim kalitesi oldukça düşük.
Torpil, liyakat ve adalet krizi
Kamuya giriş için KPSS şart olsa da, halk arasında en yaygın şikayet torpil. “Sahte diploma ve torpil” iddiaları yıllardır gündemde.
Düşük kaliteli vakıf mezunlarının, hükümete yakın bağlantılarla kamuda önemli pozisyonlara geldiği sıkça konuşuluyor.
Bu durum, sisteme olan güveni ciddi şekilde sarsıyor ve nitelikli bireylerin önünü kesiyor.
Sonuç
Türkiye’de eğitim ve istihdam arasında ciddi bir kopukluk var.
Yüksek puanlı öğrenciler kaliteli üniversitelere giriyor ama işsizlikle karşı karşıya kalabiliyor. Düşük puanlı öğrenciler ise ücretli vakıf üniversitelerinde diploma alıyor, ancak iyi bir iş bulmak için bağlantıya ihtiyaç duyuyor.
Geldiğimiz nokta: liyakatsiz yöneticiler ve vasıfsız personelle boğuşmak zorunda kalan bir toplum.