Bir İnsan İsterse Size Sesiyle Sarılabilir
ESİN VARDAR
Bazen bir insanın sesi, bir dokunuştan daha yakındır. Kelimeler aynı kalır ama sesindeki titreşim, nefesindeki sıcaklık, cümlelerin arasındaki o görünmez yumuşaklık… Hepsi bir araya gelir ve omuzlarınıza bir şal gibi dolanır. Çünkü bazı insanlar, isterlerse size yalnızca sesleriyle bile sarılabilir.
Bir “merhaba” bile bazen uzun bir yolculuktan dönen yorgun kalbinizi karşılayan bir kucak olur. Bir “nasılsın” derkenki içtenlik, insanın üzerine serilen güven duygusudur. Bazen biri adınızı söyler ve o an odanın soğuğu kırılır; içinizde bir yer ısınır, çünkü bilirsiniz: duyulmak, anlaşılmak ve hissedilmektesinizdir.
Sarılmak aslında bir temas değildir; bir kabullenme, bir yakınlaşma hâlidir. Ve ses, bazen tenin bile geçemediği yerlerden geçer. Bir gece yarısı telefonu elinize aldığınızda, karşıdan gelen yumuşak bir ses dünyanın bütün ağırlığını hafifletebilir. Sanki uzaktan uzanan görünmez bir kol, ruhunuzun etrafında bir tur atar.
Ama her şey gibi ses de emek ister. Ulaşmak ister, hatırlamak ister, çaba ister. Uzun zamandır aramayan birinin sessizliği, bazen en yüksek ses olur. Ve bir noktadan sonra, bir daha çalacak telefonun açılmayacağını bilirsiniz. Çünkü sesle sarılmanın bile bir ömrü vardır; geciken her kelime, kaybolmuş bir dokunuş gibi geri dönemez.
Kimi insanlar dokunmayı bilmez; mesafeler, şartlar, zamanlar engel olur. Ama zamanında uzanan bir ses, bütün mesafeleri yok eder. Ses, bir ruhun başka bir ruha en hızlı ulaşma yoludur.
Ve bazen sadece biri “Buradayım.” der… O an anlarsınız: Sarılmak illa kollarla olmaz; bazen bir insan, isterse size sesiyle bile yetebilir. Ama unutmamak gerekir: Sesin değeri, zamanında duyulmasıdır.
Yine de, bazen sitem etmek ister insan… Ne kadar beklediğinizin, ne kadar özlediğinizin farkında mıdır karşınızdaki? Sessizlik, en derin kırıklıkları fısıldarken, bir yandan da sorarsınız kendi kendinize: “Beni duymadın mı? Sesime neden kulak vermedin?” Bu sitem, kırgınlığın sessiz yankısıdır; bir insan isterse sizi sesiyle sarabilirken, bazen istemediğinde, o sarılma hayali bile yitip gider.
Ve her MERHABA’nın bir ELVEDA’sı olduğunu hatırlatır.
Bir bakış kaldı geriye,
Sessiz bir veda gibi.
Rüzgâr savurur anıları,
Hoşçakal… hep seninle.