
Herkes ruh eşini arıyor
ESİN VARDAR
Ama biz ne aradığımızı gerçekten biliyor muyuz?
Ruh eşi ne demek, gerçekten var mı?
Ruh eşi kavramı çoğu zaman büyülü bir beklentiyle sarılıp sarmalanmış: Beni ben olmadan anlayacak, her halimle sevecek, tamamlayacak, eksiklerimi dolduracak…
İnternette bir tıkla, uygulamalarda bir kaydırmayla… Sokakta, kafede, iş yerinde, kitapçıda… Herkes birini arıyor. Herkesin bir listesi var artık: çok gülsün ama ciddi olsun, maceracı olsun ama güven versin, yakışıklı olsun ama burnu havada olmasın. Ve en önemlisi: “Ruh eşim” olsun.
Herkesin içinde bir eksiklik var gibi…
Geceleri yatağında dönerken, kalabalıklar içinde yalnız hissederken, hayatın hızına ayak uydurmaya çalışırken… Bir yerde, birinin seni “tam” hissettirmesini bekliyorsun.
İçten içe biliyorsun; bir yerlerde senin gibi hisseden biri var. Belki de aynı anda senin düşlediğin düşü kuruyor.
Herkes ruh eşini arıyor. Ama biz ne aradığımızı gerçekten biliyor muyuz?
Ama kimse önce kendi ruhuna dönüp bakmıyor.
Ruh eşi bir mucize değil, bir emektir.
Aşkı çoğu zaman sihirli bir rastlantı gibi hayal ediyoruz. Göz göze geleceğiz, zaman duracak, kalbimiz aynı ritimde atacak… Oysa gerçek sevgi böyle sessiz bir mucize değildir. O, sabah kahvesini birlikte içerken kurulan güvenin, kötü günlerde bile birbirine tutunabilmenin ve sessizlikte dahi anlaşabilmenin adıdır.
Ruh eşi, seni tamamlayan değil; seninle birlikte tamamlanmayı seçen kişidir.
Önce kendi ruhunla tanışman gerek.
Kendini sevmeden, bir başkasını nasıl sevebilirsin? Kendi yaralarını bilmeden, başkasınınkine nasıl merhem olabilirsin?
Belki de ruh eşini ararken, en büyük eksiğin aynadaki yüzündür. O yüzden çoğu aşk, hayal kırıklığıyla biter. Çünkü insanlar, bir başkasında kendini bulmaya çalışır, ama kendisini hâlâ tanımıyordur.
Ruh eşini aramadan önce, ruhunun neye ihtiyaç duyduğunu öğrenmelisin.
Belki de tek ruh eşi yoktur…
Hayat, tek bir “doğru insan” etrafında dönmeyecek kadar zengindir.
Bazı insanlar geçip giderken iz bırakır, bazıları kalır ama hiç dokunmaz.
Ama bazen bir bakış, bir kelime, bir omuz… O kişiyle “aynı yerden kırıldığını” hissedersin. İşte o an, ruhlar birbirine usulca dokunur. Ruh eşi dediğimiz şey belki de bu kadar sessiz, bu kadar derindir.
Ruh eşi olmak: Her gün yeniden seçmek.
Aşk bir mucize değil. Ama her gün yeniden birini seçebilmek, bir mucizeye dönüşebilir.
Birlikte büyümek, kırılmadan kırılabilmek, yorulduğunda susmak yerine konuşmak… Gerçek bağ, her gün kurulan küçük köprülerle oluşur. O köprüleri inşa etmek için ise cesaret, dürüstlük ve kalpten bir çaba gerekir.
Çünkü gerçek aşk, bulmakla değil; birlikte inşa etmekle olur.
Ve belki…
Belki de ruh eşin; sana ayna tutan, seni sabırla bekleyen, seni sen yapan yoldaşındır.
Belki o kişi çoktan hayatına girmiştir.
Ya da henüz karşılaşmadınız.
Ama ne olursa olsun, önce kendi ruhuna dön, onu sar, ona şefkat göster.
Çünkü ruh eşin geldiğinde, sen hazır olmalısın.
Aşkla yürüyeceğiniz nice güzel günlere…